© Haberim İstanbul 2023

Covid-19 ve Yaşlı Psikolojisi

Bütünsel Koç Nilgün Çebi Covid-19 salgını ve yaşlıklık psikolojisi üzerine bir yazı kaleme aldı. Yazıda, salgın sürecinde yaşlıların yaşadığı psikolojik süreci ayrıntılı olarak ele aldı.

Bütünsel Koç Nilgün Çebi Covid-19 salgını ve yaşlıklık psikolojisi üzerine bir yazı kaleme aldı. Yazıda, salgın sürecinde  yaşlıların yaşadığı psikolojik süreci ayrıntılı olarak ele aldı.

 

İnsanlık, tarih boyunca farklı coğrafyalarda çözümü güç sağlık sorunları ve toplu ölümlerle karşı karşıya kalmıştır. 

Günümüzde ise; tüm dünyayı etkisi altına alan, hem yayılım hızının hem de ölüm oranlarının çok yüksek seyrettiği bir salgın dönemi yaşıyoruz. COVİD-19

Bundan yaklaşık bir sene öncesine baktığımızda, 11 Mart 2020’de ilk vakanın resmi olarak Türkiye’de görülmesiyle hayatımıza akışı değişti. 

Kampanyalarla evde kalmaya teşvik edilen insanlar için evde karantina dönemi başlamış oldu. 

Evet, bu virüse karşı en etkili yöntemdi. Bununla birlikte sonuçları itibari ile toplum ve insan üzerinde fizyolojik ve psiko-sosyal etkileri de uzun süre gümdemde kalacağı benziyor. 

Dünya Sağlık Örgütü salgının ilk döneminde ölenlerin %95’nin 65 yaş üstü insalar olduğunu söylerken, bu oran Türkiye’de %80 oranında açıklanmıştı. Aradan geçen süre göz önüne alındığında salgınla birlikte üzerine vurgu yapılan yaşlılık ve ölüm kavramları sıkça kullanıldı. 

Salgının etkileri ve salgından korunma ile ilgili birçok uyarı yaşlılar üzerinden yapıldı. Gelen tepkilerle can kayıplarının yaşlılar üzerinden seslendirilmesine son verildi. 

Biliminsanları salgın dönemlerinde insanların hasta olma, ölüm korkusu, çaresizlik, kaygı, endişe ve damgalanma gibi durumları yaşayabildiklerlerini ifade etmektedir. Dolayısıyla bireylerin bazı psikolojik durumlarla karşı karışıya kalamsı kaçınılmaz olmuştur. Sonuçta, bu süreçten toplum olarak etkilenilirken daha çok yaşlı kesimin etkinlendiğine şahit oluyoruz. 

Devlet Planlama Teşkilatı’nın raporuna göre Türkiye’de 2025’te 60 yaş üzeri kişi sayısı 12 milyonu bulacak. Dünya Sağlık Örgütü’nün öngördüğü bu rakam ise dünyada 800 milyona ulaşıyor. Bu perspektiften bakıldığında yaşlı nüfusun toplumda ne kadar önemli bir yere sahip olduğunun görebilmek mümkün. 

Uzmanlara göre yaşlılık; organik fonksiyonların giderek azaldığı büyüme ve gelişmenin ilerleyen zamanla birlikte meydana gelen gerilemenin bütünüdür. Yaşlanmayı biyolojik ve psikolojik faktörler etkilemektedir.  Biyolojik faktörler, metabolizmanın yapısı, hızı ve dengeli beslenmeyi içerir. Psikolojik faktörler yalnızlık, acziyet, korku, endişe, stres, depresyon, güvensizlik ve ayrılık gibi etkenleri içerir ve bunlar yaşlanmayı hızlandırır. Hastalık ve salgın dönemlerinde yaşananlar yaşlıların  işe yaramıyor ve yalnızlık duygularını tetikleyebilir. 

Yalnızlık duyan insan, en temel psikolojik gereksinimlerinden olan bağlanma, bağlılık, aidiyet, birliktelik ve yakınlık gibi hisleri kimseye karşı hissedemez. Yalnızlık acı hissettirir. Bunun yanında yabancılaşma (bulunduğu ortama ait hissetmeme), hiçlik (değersiz, boş hissetme), kaybolmuşluk (yaşamı anlamsız görmesi) ve çaresizlik hissettirir. Yaşlılık psikolojisini yalnız kalma ve ölüm korkusu besler. Ölüm korkusu da anlam kaygısıyla yakından ilişkilidir. Anlam dünyası yıkılan insanı kaplayan korku ölüm korkusudur.  Bu süreçte toplumdan uzaklaşmış olan yaşlıların tüm bu duygularla bahsetmesi de zorlaşır. Bu noktada bireyin yaşama farklı bir pencereden bakmayı becerebilmesi; yaşlılığında, hastalığında, ölümün de hoş olan yanlarını görebilmesi önem arz etmektedir. Bunun yanında yaşlıları salgının etkilerinden korurken onlara bu acil ve olağandışı durumda “Nasıl Yardım Edebiliriz?” Sorusu önem taşımaktadır. Onlara saygı duymak ve manevi destek gibi rehabilite edici yöntemlerle onların yanında olmak, onları anlamak, iletişime teşvik etmek, sosyalleşmelerini sağlamak, onları mutlu edecek şeyleri yapmak yapılabilecek en güzel ve doğru çabalar olacaktır. 

 

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER